Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Salih Turhan “Kelam-ı Kadim’i Yine Yeniden Kuşanmak İçin: Oruç” başlıklı Ramazan mesajı yayınladı. Mesajın tam metni: “Her biri âlemlerin Rabbinin birer ayeti olan Ay, Dünya ve Güneş yaratılışlarından bugüne kendileri için takdir edilmiş yörüngelerinde seyrederlerken hepimiz Kelam-ı Kadim’in çağrısıyla insanlığın buluştuğu mübarek bir zamanın yıldönümüne yeniden kavuştuk. Yükseltilmiş gökyüzünün, yayılmış yeryüzünün, dikilmiş dağların ve yaratılmış tüm canlıların Allah’a secde edişinde insan için sayısız öğütler vardır. Ancak kendisine emanet verilen zaman ve mekân üzerinde tasarrufta bulunma yetisi insanın en büyük yanılgısıdır. İnsan aciz ve muhtaç oluşuna dair hakikati ötelemekte ve yeryüzünde müstağnilik iddiasında bulunarak zulmedenlerden olmaktadır.
Ramazan, Kelam-ı Kadim’in indirilmeye başladığı bir zamanın yıldönümüdür. Vahiyle muhatap oluş, dağları paramparça edebilecekken ne yazık ki Müslüman çoğunluk bireysel ve toplumsal yaşayışın her alanında ve organizasyonunda kuşanmaları gereken vahyi müsamerelerde seslendirilen bir geleneğe dönüştürmüşlerdir. Oruç, Allah’a karşı gelmekten sakınmak ve Kelam-ı Kadim’i yeniden topyekûn kuşanmak için bir imkândır. İnsan doğruluğu şüphe götürmeyen; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan, adaleti zulümden ve hakkı batıldan ayıran; akıl tutulmasına yakalanmışları düşünmeye sevk eden ve kalpleri yumuşatan Kelam-ı Kadim’i yeniden ve ağır ağır okumalıdır.
Yerel yönetimlerin, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ya da bir kısım medyanın muhafazakâr bir yaklaşımla sazlı sözlü ve kadınlı erkekli Ramazan Özel Eğlence programları düzenlemelerinin orucun insanı arındırması ve Allah’tan sakındırması ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Oruç tutmak, bencillikten, köşe dönmecilikten, havadan kazanmaktan, açgözlülükten, vurgunculuktan, karaborsacılıktan, servet yığıp biriktirmekten, başkalarının sırtına basarak yükselmekten Allah’a sığınmaktır. Oruç tutmak, herkesin rakamlarla kazanmaya endekslendiği bir dünyadan vazgeçip, merhameti, kardeşliği, paylaşmayı, cömertliği, adaleti, sevgiyi, cesareti, diğerkâmlığı kuşanmaktır.
İftar ve sahur sofralarımız bankaların şehirlerin en işlek caddelerini işgal ettiği, kredi kartlarının cüzdanlara sığmadığı, lüks ve konfor biriktirenlerin sonu arkası olmayan bir yarışa girdiği, kokuşmuşluğun ve çürümüşlüğün hızla arttığı bir zaman diliminde bir yarım hurma ile kardeşlik bağlarının yeniden kurulması için bize sunulmuş en güzel vesiledir. Dünyaya dair kaygılarla ve beklentilerle servet ve makam sahiplerini gösterişli sofralarla ağırlama yarışı içerisine girmek şeytan ve dostlarını sevindirecektir. Âlemlerin Rabbinin hoşnutluğu; akrabaların, komşuların, yoksunların, yoksulların onur misafiri edildiği mütevazı sofralardadır. Bu zaman dilimini kopan akrabalık ve komşuluk ilişkilerini yeniden canlandırmak için değerlendirmek hepimizin görevidir. Bu bereketli zaman dilimi bir şekilde vahyin çağrısının uzağında kalmış kalpleri İslam’a ısındırma gayretimiz için yeni bir fırsattır.
İslam coğrafyası ve yeryüzündeki tüm Müslümanlar Ramazan’a kavuşurken yeryüzünde oluk oluk kanın aktığı, gözyaşlarının dinmediği ve masum insanların yitirildiği olaylar devam etmektedir. İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde sözde yeryüzünde adaleti tesis etmek, insanlığa huzur ortamı ve barış getirmek için kurulmuş Birleşmiş Milletler geçen yetmiş yıla varan dönemde bilakis zulüm ve haksızlıklar karşısında çifte standartların odağı olmuştur. Batı’nın İslam coğrafyasına bir kurtuluş reçetesi gibi dayattığı ‘’ demokrasi, insan hakları ve özgürlük’’ söylemlerinin ırkçı emperyalizmin sömürü çarkını işletmekten öteye geçmeyen ve gerektiğinde yok sayılıp askıya alınabilen değerler olduğu her geçen gün daha da iyi anlaşılmaktadır.
Yaşadıkları toprakları terk ederek mülteci durumuna düşen Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Arakanlı, Sudanlı, Somalili kardeşlerimize insani yardımlarımız devam edecektir ancak ülkelerini terk etmek zorunda kalmış Müslümanlar ve diğer tüm mazlumlar için en etkili yardım bu coğrafyada devam etmekte olan kirli savaşların son bulmasıdır. Bunun yegâne yolu hakkı üstün tutan bir anlayışla İslam Birliğinin kurulması olacaktır. Bu Ramazan ayında Müslümanlar olarak İslam Birliğinin tesisi ve bu mücahedenin insanlara ulaştırılabilmesi için daha çok gayret göstermek zorundayız.
Bu vesileyle Ramazanın hepimize hayırlar getirmesini temenni eder, tüm mazlumların uyanışına vesile olmasını dilerim.”