Kardeş ülke Mısır’da ilk bağımsız ve serbest seçimle cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi ve arkadaşlarına karşı işletilen haksız süreç sonucunda kabul edilemez bir karara imza atılmıştır. Verilen cezanın bir askeri cunta tarafından verildiği aşikârdır.
Ayrıca geçtiğimiz Nisan ayında Mısır’da Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii’nin de aralarında bulunduğu 14 teşkilat yöneticisine verilen idam cezaları onanmış ve ‘Rabia Operasyonları Birimi’ davasında 48 kişi ise müebbet hapisle cezalandırılmıştı.
Bu kararları veren sözde mahkemelerin askeri cunta tarafından gerçekleştirilen darbenin emrinde olduğu aşikârdır.
Aynı askeri cunta 2 yıl önce 14 Ağustos 2013 Adeviyye Meydanı’nda üç bin’i aşkın sivili şehit etmekten kaçınmamıştır. Şimdi bu cuntanın emrindeki yargının Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler hakkında verdiği saçma sapan idam kararları bizi şaşırtmamıştır.
Bu kişilerin tek suçu o gün seçilmiş hükümete karşı yapılan darbeyi protesto etmek için Adeviyye Meydanı’nda olmalarıdır.
Bu idam kararları ve cezaların hiçbir şekilde insan hakları, özgürlükler ve adaletle bir ilgisi yoktur. İnsanların temel hak ve hürriyetlerinin ayaklar altına alındığı bir karardır. Yaşanan bu hukuk dışı süreçte Batı’nın sessiz kalması elbette ırkçı emperyalizmin izlediği stratejinin bir gereğidir. Zaten aynı güçler darbe sürecine de destek vermişlerdir.
Mısır’da olup bitenleri sadece bir hukuk skandalı olarak değerlendirmek elbette yanlıştır. Yaşanılan süreç, yeryüzünün enerji kaynaklarını yağmalayarak, kendinden olmayan insanları ücretli köleler haline getirerek, kendilerine itaat etmeyenleri de imha ederek mevcut dünya düzenini işleten ırkçı emperyalizmin örtülü işgalinin yansımasıdır.
Alınan bu kararın Mısır’ı bir iç savaşa sürükleme ihtimali de bizi endişelendirmektedir. İşgalci İsrail’e komşu olan ülkelerde yaşanan bu sıkıntılı süreçlerin tek kazananın İsrail olduğu aşikârdır. ABD ve İsrail ile stratejik müttefik olan ülkelerin yaşanılan süreçle ilgili bir tepki koyamaması ya da ortaya konulan tepkilerin cılız kınamalardan ibaret kalması da bu oyunun bir parçasıdır.
Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Bangladeş’te, Afganistan’da, Pakistan’da aynı coğrafyanın insanları arasına kin ve nefret tohumları ekilmektedir.
Bazen mezhep farklılıkları, bazen etnik farklılıklar kaşınarak bazen de işbirlikçi iktidarların hukuk dışı uygulamaları ile bu coğrafyada kaos ortamları oluşturulmaktadır.
Bütün bu süreç hem İslam ülkelerinin her birinde toplumu bir arada tutan bağları koparmaya hem de İslam ülkelerinin ortak bir anlayış etrafında bir araya gelmelerini sabote etmeye yöneliktir.
Mısır’da yaşanılan sürecin daha da kötüye gitmemesi için bu sözde mahkeme kararlarının mutlaka durdurulması gerekir.
Ayrıca birlikleri bozulmuş halde olan İslam Toplumlarının yöneticilerinin batının boyunduruğu altından kurtulup yeniden İslam Birliğini tesis etmek için bir araya gelmeleri gerekmektedir. Yaşanan bu zulumlerin son bulması için derhal bir adım atılmalıdır.
Anadolu Gençlik Derneği olarak biz yeryüzünde ezilen, sömürülen, yoksul ve yoksun bırakılan ve insanlarının oluk oluk kanı akıtılan tüm toplumların bütün bu zulümlere karşı ortak bir irade beyanıyla bir araya gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Hakkı üstün tutan bir anlayışla yeni bir dünya kurulmadığı müddetçe bu zulümler engellenemeyecektir. Üç günlük iktidar ve çıkar hesapları ile bu ideali terk etmenin vebalini kimse ödeyemez.
Hepimizin üzerine düşen zalimlerin karşısında ve mazlumların yanında yer alışımızda sahici olmaktır.