Geçtiğimiz hafta, Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik doğrultusunda okullarımızda belirli sınırlamalar dışında kılık kıyafet serbest bırakıldı. 12 Eylül darbe döneminden kalan yasakların özellikle başörtüsü ile ilgili olanının kaldırılması bir takım çevrelerde alışageldiğimiz tepkilerin depreşmesine neden oldu. Aslında, annelerimizin, ninelerimizin başlarını kapatmaları hiç sorun olmadı. Sonradan ne olduysa bu iş ülke meselesi haline geldi. Üniversite öğrencileri okula “alındı-alınmadı” ile başlayan tartışma bir türlü bitmedi gitti. Siyasetin malzemesi oldu başörtüsü. Bazıları başörtüsünün yasak olması için kendini görevlendirilmiş kabul etti. Konu gündemden bir düşse herkes ne kadar rahat edecek farkında bile değiller.
Başörtüsünün ortaokullarda yasak olmaktan çıkarılmasının kime ne zararı var?
Bugünlerde yapılan değişiklik sonrası, birçok yorum ve açıklama birbirini izliyor, Atatürk’ün ne söylediğini bilmeden Atatürk hamisi kesilip onun arkasına saklanıp kendi kinini kusanlara şahitlik ediyoruz. Bu tiplerin aslında Atatürkçülük diye bir dertleri yok, bunlar Atatürk maskesi takıp kendi yüzlerini saklamanın gayretindeler. Başörtüsü adı altında tüm düşmanlıklarını, kinlerini, nefretlerini kusmaktadırlar. Bu tipler geçmişte milletimize akıl almaz zulümler yapmış, ayrımlara, ötekileştirmeye tabi tutmuş, inançlı milletimize adeta vebalı muamelesi yapmışlardır. Vatan için oğlunu seve seve askere gönderen başörtülü anayı yemin törenlerine almamış, vatan için kurşun yemiş askerin başörtülü eşini, bacısını askeri hastanelere sokmamış, üniversite kapılarında ikna odaları kurmuş, inancı gereği başını örtmüş binlerce kızımızın elinden okuma haklarını gasp etmişlerdir.
Atatürk’ün annesi, kız kardeşi ve hanımının başörtülü olduğunu bile görmeyen bu zihniyetin yine başörtüsü üzerinden dine ve Müslümanlara hakareti asla kabul edilemez.
Bu ülkeyi köleleştiren bu zihniyet üretimi değil üretilen her şeyi İsrail ve Amerika’dan almayı, zenginliklerin dış güçlere peşkeş çekilmesini, güneydoğuda kendi halkını dışlayıp ülkeyi tek tip tornadan çıkmış insanlar topluluğuna çevirmeye çalışan, oğlunu hapishanede ziyaret eden anayı Türkçe konuşamadığı için oğluyla konuşturmadan geri kovan zihniyettir. Ülkemizde yapılan her güzel şeye karşı çıkmış, yapılan her esere karşı durmuş, özgürlükler adına atılan her adıma karşı bağırıp çağırmışlardır. Bu zihniyet milletimizin inancına düşman zihniyettir.
Atatürk’ün kadının başını örtmesi veya açmasına ilişkin bir devrimi yoktur. Buna mukabil Atatürk, Konya Hilâliahmer Cemiyeti’nin düzenlediği çaylı toplantıda, tesettürün, kadınların çalışmasını engellemeyecek kadar basit olmasını tavsiye etmiş ve kadın kıyafetinde bir düzenleme düşünmediğini söylemişti:
“Memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarzı telebbüsümüz (giyim kuşamımız), kıyafetimiz, bizim olmaktan çıkmıştır. Ya ifrat, ya tefrit. Ya çok kapalı, çok karanlık bir şekli harici gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa’nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilemeyecek kadar açık bir telebbüs. Bunun her ikisi de, şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz, kadını, o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete, uygundur. Kadınlarımız, şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince tesettür etselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne de o kadar açılacaklardı. Tesettürü şer’i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların sosyal hayatta, iktisadi hayatta, erkeklerle teşriki faaliyet etmesine mâni bulunmayacak şekli basittedir. Bu şekli basit, heyeti içtimaiyemizin ahlâk ve adabına mugayir değildir. Tarzı telebbüsümüzü, ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler, düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, adeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır… Kadının tarzı telebbüsünde teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzubahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir.”
Her şey ortada iken başörtüsü yasağının kaldırılmasından rahatsız olmak, kamuoyunu yanlış bilgilendirmek ve bu yönde toplumsal gerginliğin oluşmasına çalışmak kime ne fayda sağlar? Milletimizin vicdanına havale ediyoruz.